21 Kasım 2011 Pazartesi

Hollanda, süet botlar ve Zadig & Voltaire...

Taşınma ve yeni bir hayata başlama telaşı derken uzunca bir zamandır yazamadığım sevgili bloğuma kaldığım yerden devam ediyorum. Hayat çok tuhaf. En son blog yazımı İstanbul'daki evimde yazmıştım. Nişantaşında davetli olduğum bir lansman sonrası Beymen'e uğrayıp indirimden bir Tory Burch botla bir Jimmy Choo ayakkabı düşürdüğüm müstesna bir günün sonrasıydı. Bir fiyatına iki almış olmaktan ötürü çok keyifliydim. Bana eşlik eden kahvemle Tommy Hilfiger'ın yeni sezonunun ne kadar güzel olduğunu yazmıştım. Bugünse Hollanda'daki yeni evimdeyim. Evimin penceresinden altın sarısı sonbahar tonları. Hava puslu. Ama yine kahvem var. Hatta daha havalı bir kahve makinem de var. Ve o gün o yazıyı yazarken bugün burada olacağımı hayal bile edemezdim. Dedim ya hayat çok tuhaf. İstanbul şimdilik beni beklerken ben Avrupadaki yeni hayatımın tadını çıkarmaya başladım bile. Avrupa diyorum lakin Hollanda konum olarak her yere çok yakın. Paris'e trenle 2,5, Belçika'ya 1 saat. Almanya zaten komşu kapısı. Londra uçakla bir saat. Benim gibi gezmeyi seven birisi için bulunmaz nimet.Yanlız baştan anlaşalım. Buralardan yazacağım yazılarımın konusunu ağırlıklı modanın, trendlerin, tasarımcıların oluşturmayacağını söyleyebilirim. Herhalde farketmişsinizdir ki ünü kainata yayılmış Hollandalı bir tasarımcı henüz dünyaya gelmedi. Cefakar Hollandalı kadınlar en az 3 çocuk- biri kesin bebek olmak kaydıyla, hayat, geçim derdi üçgeni arasında ve bütün bunları yaz kış bisiklet üzerinde yaparken, elbette ki göze hoş görünmekten ziyade konforu ve pratikliği ön planda tutuyorlar. Ayrıca şık olup olmamayı dert de etmiyorlar. Buna çok kafa yorduklarını hiç sanmıyorum. Hatta nerdeyse anlamsız buluyorlar bile diyebilirim. Bir çantaya ya da ayakkabıya deli paralar vermek kesinlikle onlara göre değil. Hem kıyafetlerde hem de ayakkabılarda bisiklete uygun (bisiklet olmasa da tren-metro-yürümek...vs) bir moda anlayışı hüküm sürmekte. Genellikle tayt üzeri tunik durumları var. Tunikler de mümkünse en desenlisinden. Çiçek ya da geometrik desen tercih ediliyor. Tayt beyaz da olabiliyor ve genellikle de oluyor. Niyeyse beyaz pantolon ve tayt pek seviliyor. Ama üstü tunik olmak şartıyla. Gelelim ayakkabılara. Ayakkabılara hiç girmesek iyiydi ama madem girdik söyleyeyim. Az topuğun ve rahatlığın ön planda olduğu bilimum botlar ve çizmeler hüküm sürmekte. Bir süettir gidiyor nedense. Ve bu kadar çok yağışın olduğu bir memlekette neden süet bu kadar yaygındır anlayan beri gelsin. Bu arada zevkli şeyler satan dükkan sayısı yok denecek kadar az. Onlar da dediğim gibi talebe yönelik stok yaptıkları için, talep de tayt ve popoyu örten bilmium olduğu için durum böyle oluyor. Bu arada size Hollandalı kadınların bisiklet üzerinde biri önde diğeri arkada olmak üzere iki çocuk taşırken aynı zamanda hava yağmurluysa bir elde şemsiye tutup, diğer elde de telefonda mesaj yazabildiklerini söylemiş miydim? Konumuza dönelim. Kıyafet olayı böyle. Hal böyle olunca ver elini komşu ülkeler. O zaman bu vesileyle size son takıntı markamı tanıtmak isterim. Zadig and Voltaire. Made in France. Marka ünlü manken Erin Wasson'un el atmasıyla daha da bir tanınır hale gelmiş ama bana soracak olursanız ve girip dükkandan iki şey almaya para ayırdıysanız her ikisi de kaşmir olsun derim. Benim favorim Paris'te Le Marais'deki dükkanları. Saint Germain'deki de fena değil. Hem gitmişken Cafe Le Fleur'e de takılma opsiyonu var. Tabii La Fayette markanın önemli kalelerinden biri ve iyi bir indirime de rastlarsanız çok şahane olabilir. Benim gittiğim hafta indirim vardı ve ben maalesef bunu farketmezden önce indirim olmayan mağazasından alacaklarımı almıştım. Markanın en önemli deseni ve biraz da simgesi kelebek ve keza kelebek üzeri kurukafa. Kelebek kanatlarına bakınca hafif kurukafa görmüş gibi bir hissiyatı var. Direkt kurukafalar da var tabii ama alana mani olmayalım. Markanın güzelliği işlemelerindeki ışıltısı ve kaşmirin inceliği ve hafifliği. Bir hırkanın bu kadar ince olup, çantada az yer kaplayıp buna rağmen nasıl sizi ısıtabildiğine şaşırıp kalacaksınız. Bir çok tişört ve ceket işlemeli. Bakınız bu sayfadaki işlemeli ceket ve kollarinin yamaları işlemeli kaşmir kazak. Ceketin fiyatı 435 euro. Esasen kendisi ceket bile değil. Hırka. Çok asap bozucu. İndirime de girmiyor. Bir de benim için bir markada çok önemli bir ayrıntı var ki o da fazla düzgün ve özenilmiş bir görüntü sergilememesi. Benim galiba fazla düzgün görüntüye allerjim var. Yeni aldığınız bir kaşmirde yıllardır giyilmiş havası olabiliyor. Dolayısıyla ilk giydiğinide kimse farketmiyor. (Ki bu da benim için çok makbüldür) Fransa'ya yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Ya da internetten bakın. Kaşmir düşkünleri kaçırmasınlar derim. Bu arada şaka maka çok ciddi çanta ve aksesuar koleksiyonları da var. Hollanda'da yaşayan çok sevgili Zadig and Voltaire meraklıları ne yapacak peki? Hemen cevaplıyoruz: Beijenkorf'a koşacaklar. Ancak çok da heyecanlandırmak istemem. Orada bulacağınız zaten çok kısıtlı Z&V koleksiyonunun toplam Zadig and Voltaire koleksiyonu içindeki en olmayacak parçaları olduğundan emin olabilirsiniz. :) Denemesi bedava. Türkiye mi? Olsa olsa Beymen'de olur. Daha da bir yerde olmaz. Ah Beymen ahhhhh....Haftaya Londra ve Liverpool beni bekler. Bakalım dönüşte size oralardan neler anlatacağım neler. Görüşmek üzere ya da flamanca şekliyle Tot Ziens....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder